Bu ince, bilinçsiz nefes alma zirveleri, koku alma yetisi olmayanlarla kıyaslandığında önemli bir solunum modeli farklılığına işaret ediyor.
Araştırma, 22 Ekim’de Nature Communications dergisinde yayımlandı ve koku alma yetisinin, nefes alma şeklimizi etkilediğini gösteriyor. Weizmann Bilim Enstitüsü’ndeki Koku Araştırma Grubu’ndan bilim insanları, koku alma yetisi ile solunum arasındaki farkların fiziksel ve zihinsel sağlık üzerinde önemli etkileri olabileceğini öne sürüyor.
Koku, En Temel Duyumuzdur
London Üniversitesi Hastanesi’nde koku alanında çalışan kulak burun boğaz cerrahı Simon Gane, “Koku, en ilkel duyumuzdur” diyor. Gane, bu araştırmanın, nefes alma gibi temel vücut işlevlerinin koku ile iç içe geçtiğini gösterdiğini ve bu yetinin ne kadar temel ve önemli olduğunu vurguladığını ekliyor.
Geçmişteki çalışmalar, kokuların solunumu etkileyebileceğini öne sürmüştü. Bir araştırmada, hoş olmayan kokuların insanların nefes alma hacmini azalttığı ve bellek görevlerinden dikkatlerini dağıttığı gözlemlendi. Ancak yeni araştırma, 24 saat boyunca toplanan ayrıntılı verileri analiz ederek bu durumu inceleyen ilk çalışma olma özelliğini taşıyor.
Araştırmanın Yöntemi
Araştırma yazarları, katılımcıların burunlarından hava akışını takip eden giyilebilir cihazlar taktı. 31 kişi normal koku alma yetisine sahipken, 21 kişi doğuştan koku alma yetisi olmayan bireylerden oluşuyordu. Sonuçlar, koku alma yetisi olanların uyku dışında, saatte ortalama 240 ek nefes alma zirvesine sahip olduğunu gösterdi.
Uyku sırasında ise iki grup arasındaki nefes alma zirveleri dengelendi. Ancak nefes alma hacmindeki farklılık, katılımcıların uyku sırasında bile belirgin bir şekilde ayrışıyordu. Araştırmacılar, nefes alma desenlerinden yola çıkarak koku alma durumunu %83 doğrulukla belirleyebildi.
Koku ve Sağlık İlişkisi
Koku kaybı, doğuştan olabileceği gibi (10.000 kişide 1) ya da enfeksiyon, beyin yaralanması veya uzun süreli sigara içimi gibi sebeplerle kazanılmış olabilir. Kazanılmış anosmi, depresyon, diyabet, obezite ve nörodejeneratif hastalıklar gibi birçok sağlık durumu ile ilişkilendirilmektedir.
Bazı araştırmalar, 57 yaş ve üzeri bireylerde koku kaybının, bu kişilerin beş yıl içinde yaşamlarını kaybetme olasılığını üç kat artırdığını bulmuştur. Ancak koku kaybı ile sağlığın neden ve sonuç ilişkisi henüz tam olarak anlaşılamamıştır.
Koku kaybı yaşayan birçok kişi, hayat kalitelerinde önemli bir düşüş yaşadığını belirtmektedir. Nefes almanın hayatta kalmak için kritik olduğu düşünüldüğünde, nefes alma şeklinin sağlığımız üzerindeki etkileri önem kazanmaktadır. Araştırma yazarları, koku ile ilgili solunum farklılıklarının sağlığımız üzerindeki olumsuz etkilerle ilişkili olabileceğini öne sürüyor.
Araştırmanın Sınırlamaları
Ancak bu çalışmanın en büyük sınırlamalarından biri, yalnızca doğuştan anosmisi olan bireylerle normal koku alanları arasında karşılaştırma yapmasıdır. Acquired anosmi ile sağlığın olumsuz etkileri arasında bir ilişki olup olmadığını belirlemek için daha fazla araştırma yapılması gerektiği belirtiliyor.
Araştırmacılar, koku kaybının sağlık üzerindeki olumsuz etkilerini hafifletmek için nefes egzersizlerinin potansiyel olarak faydalı olabileceğini düşünüyor. Gane, “Koku almayı biraz daha ciddiye almamız gerektiğini gösteriyor” diyor.
Bu çalışma, koku duyusunun göz ardı edildiği bir alanda ilginç bulgular sunuyor ve gelecekte bu konuda daha fazla araştırma yapılmasının gerekliliğini ortaya koyuyor.